İLİN FOLKLOR ZENGİNLİKLERİ :
| Belirli bir bölgede yaşayan toplumun kendine özgü her türlü davranış özelliği gösteren töre ve geleneklerini inceleyen bilim dalına “Halk Bilgisi” anlamına gelen “folklor” denilmektedir.
Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş, gelişme, duraklama ve gerileme devirleriyle, cumhuriyet döneminin çok geniş değişikliğinden önemli ölçüde etkilenen Edirne’miz gerçekten tarih ve folklor yönünden pek zengindir.
|
BÖLGESEL FOLKLOR ÖZELLİKLERİ :
Türküler :Edirne Müzik kültürünün oluşmasında hem Anadolu’nun hem de Rumeli’nin izleri vardır. Kökü Anadolu topraklarında olan ve yöre sanatçılarının müzikal tavrıyla dile gelen “ Kahve Yemen’den Gelir”, “ Top Yatağın Önü Kahve", “Sabahın Seherinde Görebilsem Yarimi” gibi eserlerin yanında Edirnelinin gönlünün yarısı Rumeli’dedir. Selanik’ten, Batı Trakya’dan, Üsküp’ten gelen Rumeli türkülerini de yöre halkı büyük bir içtenlikle çalar ve okur. “Manastır Türküsü”, “Alişimin Kaşları Kare", "Tuna Nehri Akmam Diyor" Edirneli’nin kendinden bildiği ve söylediği Rumeli Türkülerinden birkaçıdır. Yörede ayrıca yeniçeri havaları adı verilen türküleri de icra edilir.Edirne türküleri deyince çok geniş alanları kapsayan yerlerin türkülerini düşünmek daha doğru olur. Çünkü bu il öyle günler görmüş ki; bu gün ayrı ayrı uluslar elindeki topraklar Edirne de oturan Rumeli Beylerbeyi tarafından yıllarca yönetilmiştir. Anadolu ve Rumeli arasında bir geçiş yeri olan Edirne, pek çok kültürden izler taşısa da kendine özgü yönünü yitirmeden yaşamaktadır.
Bu yörede türküler genellikle 9/8'lik karma türkü usulünde Hüseyni, Neva, Rast, Uşşak, Hüzzam, Eviç, Saba, hicaz ve diğer makamlara dayalı kırık havalar türündedir. Bu türküler nişan, düğün, imece, helva sohbetlerin de ve bağ eğlencelerinde herkes tarafından zevkle söylenir.Yörede sevilen çalgılar arasında cura, bağlama, divan sazı, fiske dayire, zilli maşa, el çalparesi, zilli darbuka, davul ve zurnayı sayabiliriz. Ayrıca ince çalgı denilen bir saz takımı vardır ki ut, keman, darbukadan oluşur ve düğünlerde çalınır. Türkülerden en yaygın olanları “ Edirne’nin ardı da bağlar” “Edirne’nin ardında sümbüllü bağlar” ve özellikle de “ Edirne türküsü” adlı türkülerdir.
EDİRNE TÜRKÜSÜ
Arda, Tunca, Meriç üç güzel kardeş
Varmıdır dünyada sizden güzel eş ?
İşte Kırkpınarım istersen güreş
Erlerin meydanı güzel Edirne
Adalı Halil’ler, Koca Yusuf’lar
Kel Aliço’lar , Çolak Molla’lar
Kırkpınardan gelir yiğit naralar
Pehlivanlar destanı güzel Edirne
Davullar, Zurnalar dengi dengine
Çal be Koca Usta!... bak ahengine
Serhad boyundayız, bu il Edirne
Şehitlerin kanı, güzel edirne
Dört narin minare Selimiye’dir.
Sinan’dan Serhad’ de bir hediyedir.
Bayezid’ler, Murat ‘lar hep külliyedir.
Tarihtir dört yanı güzel Edirne.
Saraylar , Sultanlar sinende yatar
Hanlarla çarşılar yüz yüze bakar
Köprüler Meriç’te kolyeler takar
Aşıkların canı güzel Edirne.
Taştan köprülerin türkülerindedir.
Agalar , kızanlar Edirne’ de dir.
Edirne türkülerde, gönüllerdedir.
Türklüğün şanı, güzel Edirne.
Arda, Tunca, Meriç ne güzel akar
Selimiye buradan aynaya bakar
Yakar bu güzellik beni de yakar
Güller gülistanı güzel Edirne.
Maniler:
Türk halk edebiyatı sözlü verimlerinden yapımcıları belirsiz dörder dizelik bu eserler yurdun her köşesinde olduğu gibi yöremizde de gelişimini sürdürmekte, her geçen gün sayıları biraz daha artmaktadır. Yalnızca Türk Edebiyatında bulunan bu güzel verilerden, Trakya’nın özelliklerini en çok yansıtanlardan bazıları :
Sarılım sağ olası,
Sineme yar olasın
Bana yar çoktur ama
İsterim sen olasın.
Eski cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur ama
Arkadaşım örek ister.
Ne gülden ne bülbülden
Ne menekşe, sümbülden
Hiç kimseden değildir
Şikayetim gönülden
Efsaneler :
Edirne de efsaneler oldukça yer tutar. Örneğin tarihi bir gerçek olan Türk ordusunun dürüst tutumu adeta efsaneleştirilmiştir. Eski Eski Caminin yazılarının boyacı baba tarafından yazılması, Selimiye caminin inşaatıyla ve Mimar Sinan ile ilgili vs. efsaneler oldukça yaygın olanlardır.
Halk Hikayeleri :
Efsanelerde olduğu gibi halk arasında günden güne, ağızdan ağıza, nesilden nesile aktarılan hikâyelerde oldukça yaygındır. Bu hikâyeler bazen çocuklara nasihat niteliğinde, bazen kıssadan hisse niyetinde anlatılan şeylerdi.
Edirne inançları :
Kişinin doğumu ile ölümü arasında geçen yaşantısı boyunca toplum içinde inanç çemberi ile çevrili olduğu bir gerçektir. Edirne de yeni doğan çocuğa üç ezan geçmeyince süt emzirmezlermiş. Annenin sağ memesi çocuğa verilirken besmele çekilir ve ölürse şehit olsun denir, sol meme verilirken kalırsa gazi olsun diye dua edilirmiş. Buna benzer birçok konuda toplum hayatının her anını ilgilendiren şeylerde çeşitli inançlar geliştirilmiştir.
Adak yerleri :
Dinimizde kurbanın ancak Allah rızası için kesileceği belli olduğu halde, yinede bazı kişiler dileklerinin olması için adak adı altında kurban keserler ve yoksula verirler. Bu adaklar Allah rızası için her hangi bir yerde yapıldığı gibi, genellikle Edirne’nin Hıdırbaba tepesi ve türbe civarı seçilir.
Halk Deyişleri :
Yağ, un, odun; karısı kadın olmalı.
Gözüm gitti kaşı ne yapayım. Al gülüm, ver Gülüm. Gezen gül olmuş, gezmeyen kül olmuş. Güzüm gitti, kışı neyleyim. On kuruşu görmeyince beş kuruşu harcama. Dolana dolana yap, bulana bulana ye. Çamur çok olunca, hamur çok olur. Yazın artığı kışın katığıdır. Etrafın zengin mi? İşin engin, etrafın aç mı? Sen oradan kaç. Nerede çalgı, orada kalgı. Bizde gülüp söyleyelim, sizde gidip yiyelim. Buyurun misafirler, davranın bizimkiler. Hava yağar eser, ev sahibi kaz keser. Her güne giyer yıkar, yabana kıçı açık. Vur çapayı, ye papayı. Ağa dediğin ağacaz olmalı. Öyle; kandilin ipi telden, yağ elden kafası kelden, avlusu çitten,itten-köpekten ağa olmaz. Kadın var basbayağı, kadın var kaz ayağı, kadın var ev dayağı. Kasım yüz, önümüz düz, yüz on tarlaya kon, yüz sabahı düz, leylekler, yüzyirmide ovaya, yüzotuzda yuvaya., yüzelli yaz belli, kış kasımın yüzsekseninde biter. Turna geldi kes bağı, turna gitti boz bağı.
Atasözleri :
Avcı yalan söylemez, atar.-At ürkündü mü kazığı zorlarmış.-On’u görmeyince beş’i harcama.-Deveciyle görüşen kapıyı büyük açmalı.-Kız büyümüş anası uyumuş demesinler.-Dolana dolana yap,bulana bulana ye.-Vur çapayı, ye papayı.-
Edirne tekerlemeleri :
Değirmene girdi köpek,değirmenci vurdu kötek, hem kepek yedi köpek hem kötek yedi köpek.- Abe dayı dayı dayı, ne kara kuru sarı darı bu be dayı.-
YÖRESEL ÖZELLİKLER :
Edirne yöresinde Giyim :
Erkek giysileri; İç gömleği, (ten fanilası) iç donu (kısa ve uzun) mintan, salta, cepken, yelek, aba, çuha potur, (kara kaytan işlemeli) , kürk, içi kuzu postu ile kaplı gocuk, cübbe, bele sarılan yün kuşak, boyun atkısı, Başlıklardan; takke, sarık, kavuk, külah, yün başlık, fes . Kadınlarda ise ; İşlemeli gömlek, entari, yelek, kaftan, şal, hırka, ipek kuşak, tülbent, yetüsü, eldiven , bindallı, Erkeklerde ayağa giyilenler ; Yapak ve pamuktan örülme çorap, kalçın, lapçin, dikişli terlik, çekme, mest, tulumbacı yemenisi, kundura, çizme, katır, nalın., kadınlarda ayağa giyilenler ise ; İpek ve pamuktan örülme çoraplar, zenne, terlik, sedefli nalın, mest, çetik.
YÖRESEL GİYİM KUŞAM :
Yörede çağdaş giysiler egemendir. Kimi köylerde kadınlar şalvar, yelve gibi giysiler giyer. Yine köylerde ve kentlerin dış mahallelerinde ferace ve çarşafa günümüzde de rastlanır. Erkek giyiminde ceket, pantolon, kasket gibi çağdaş giysiler tümüyle benimsenmiştir. Boyun bağı takma alışkanlığı yoktur.
Bol ağlı şalvar, bol kollu gömlek, bindallı, aynalı yelek geleneksel kadın giysileridir. Ayağa dikişli mercan terlik giyilir. Çoraplar genellikle ak, konçları desenlidir. Kimi zaman pembe, yeşil, kırmızı ile renklendirilir. Yaşmak, ferace bir dönemin sokak giysileriydi. Daha sonra ipek çarşafta giyilmiştir.
Potur, cepken, çuha, camedan erkek giysileridir. Poturların yörede pek çok türleri vardır. Baş giysilerinden sarık, külah ve takkelerin yerini, sonraları fes almıştır. Bele şal kuşak sarılır. Ayağa giyilen yemeni kırmızı, yeşil, kara, sarı renklerdedir. Uçları sivridir. Altı tahta , üstü deri “Katırda” bir ayakkabı türüdür.
HALK OYUNLARI :
| Edirne’de geleneksel oyunlar yörenin tarihsel ve doğal konumu nedeniyle zengin ve renklidir. Edirne ve yöresi halk oyunları Trakya bölgesi halk oyunları özelliğindedir. Tümü devinim, renk, ezgi, biçim yönünden Anadolu oyunlarından ayrılır. Kendi aralarında benzerlik vardır. Benzerlikler köyden köye ayrıntılarda değişebilir.
Yöre halk danslarının yaklaşık tümünde “ Kaldırma” denen devinimli bir son vardır. Bu bölümün figürleri çok canlıdır. Oyunlar el ele yada el tutuşmadan oynanır. Bir çoğunda kollar yukarı açılır. El ve parmaklar düz bir biçim alır. Parmak çıkırdatma az, el çırpma çoktur. Bu tempoyu pekiştirir. Genellikle oyunlarda iki davul, iki zurna vardır. Zurnanın biri sürekli tek sesle eşlik eder. Kızlar darbukayla çalıp söyleyerek oynar.
|
Ezgi ve usulde Ege ve Karadeniz bölgelerinin etkileri görülür. Bu etkiler yörenin öz müziğiyle karışarak tümüyle değişime uğramıştır. Edirne ve yöresinde en çok oynanan oyunlar: Kasap oyunu, Zigoş, Debreli Hasan , Patuşka, Kazibe, Çamko, Mendil, Alaybeyi ve Karşılama'dır.
Ayrıca Edirne’de seyirlik oyunlar da oynanmaktadır. Bunlar; Deveci, Leblebici, Arap Oyunları ve Haydindik' dir.