İnsanın her üretimi temelde bir insan-doğa buluşmasıdır. Bu buluşmalar bazen 30 milyon nüfuslu bir kent büyüklüğünde, bazen de bir mikroskobun merceği kadar küçük üretimler doğurabilir. Tüm insanlık için önem taşıyan kalıcı eserler, ölçülerinin geri planda kaldığı, buna karşın insan-doğa buluşmasının yarattığı fonksiyon ve bilimsel, sosyo-kültürel değerlerin yüksek olduğu varlıklardır.
1427-1443 yıllarında 1270.41 metre uzunluğunda ve 174 kemerli olarak inşa edilen Uzunköprü 2015 yılında, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne aday olmuştur. Köprüye daha yakından baktığımızda ‘’uzunluğu’nun arkasına gizlenmiş, doğa ile insan buluşmasının en gösterişli uyumlarından bir şölen sunan üstün değerlerin varlığını görmekteyiz.
Edirne’nin Uzunköprü İlçesinde, Ergene Nehri üzerinde, Osmanlı Devletinin altıncı padişahı Sultan II. Murat döneminde, Mimar Muslihiddin tarafından, Kireçtaşı ve traverten cinsi kesme taş blokları ile inşa edilmiştir Uzunköprü. Köprünün, Ergene’nin taşkın alanlarında yer alan tonoz ayakları, alüvyon zemin üzerine oturtulan enerji sönümleyici ahşap ızgara sistemi üzerine inşa edilmiştir. Köprünün kemerleri açıklık ve yükseklikleri, kış ve ilkbahar mevsiminde nehrin hırçın sularının büyük taşkınlar oluşturması dikkate alınarak, köprünün her zaman görevini ifa etmesini sağlayacak şekilde dizayn edilmiştir. Kemerlerin açıklık ve eğim hesaplamaları ve tonoz ayakların yerleştirilmesinde ki mühendislik bilgisinin mükemmelliği sayesinde, uzunluğuna rağmen zorlu doğa şartları altında Ortaçağdan günümüze ulaşan köprü, inşa teknikleri, mimari planlama, dizayn, kullanılan malzeme, ve işçilik gibi unsurların birlikteliği ile doğanın getirdiği zorluklarla nasıl baş edilebileceğini ortaya koyan, tüm zamanların en üstün örneklerden birisidir.
Coğrafi planlama açısından sahip olduğu üstün özellikler ise köprünün biri Asya ve Afrika, diğeri Avrupa derinliklerinden gelen farklı kültürlerin buluşma-bağlanma-geçiş noktasına dönüşmesini sağlamıştır. Roma İmparatorluğundan sonra Osmanlılara kadar geçen bir milenyumluk süre zarfında, Trakya coğrafyasındaki yollar tamamen bakımsız kalmıştır. Geçilmez duruma gelmiş yollar, Uzunköprü; inşasına verilen önem ve itinadan da anlaşılacağı üzere, yeni kurulan bir imparatorluğun, askeri, politik ve ekonomik stratejilerinin bir sonucu olarak, coğrafi ve iklimsel zorlukların üstesinden gelmek için inşa edilmiştir. Köprü, antik Via Egnatia (Avrupa- İstanbul Boğazı üzerinden-Anadolu ) bağlantısına alternatif olan Belgrad, Niş, Sofya, Filibe’den geçerek Trakya’ya giren Roma Askeri Yolu’nun, Edirne’den sonra güzergâhını güneye yönelterek, Gelibolu üzerinden Batı Anadolu’ya (Antik Ege Medeniyetine) bağlantısını sağlamıştır. Trakya’daki bu kuzey-güney ulaşım aksını aylarca süren taşkınlara karşın herzaman geçilir tutan Uzunköprü sayesinde Osmanlılar İstanbul’u by-pas ederek, Anadolu’yu Balkanlara (Avrupa) bağlayan yeni bir güzergah oluştururken, Başkent Edirne ile Anadolu’nun bağı kuvvetlendirilmiştir.
İnşa edildiği dönemde çevresi tamamen ormanlık olan alana ayrıca bir garnizon ve kasaba da kurularak önemine istinaden köprünün güvenliği garanti altına alınmıştır. Vakıf sistemi ile kurulan Cisr-i Ergene kasabası günümüzde halen köprünün güney ucunda, ‘’Uzunköprü’’ adı ile ilk kurulduğu yerde bulunmaktadır.
Bu ihtişamlı yapı, sade bir köprüden ziyade Orta Asya’dan-Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada faklı toplumları birleştiren, kültürel ve jeo-politik bağlantı noktası olma özelliğine yakışan zariflik ve üstünlükte sanatsal motifler de taşımaktadır. Köprünün kemerlerinde, genellikle ise kilit taşı üzerinde yer alan bezeme ögelerinde, geometrik motifler, bitki ve hayvan figürleri, merkezi veya Rumi palmetler yer almaktadır.
Tüm bu özellikleri ile köprü, jeo-politik mühendislik, dizayn, inşaat mühendisliği, mimarlık ve sanatsal açıdan ortaçağın mimari harikalarından birisidir. UNESCO Dünya Miras Listesi’ne de bu özelliklerini kapsayan:
1. Yaşayan veya yok olan bir kültür geleneğinin veya uygarlığın istisnai, ender rastlanan bir temsilcisi olması,
2. İnsanlık tarihinin önemli bir aşamasını veya aşamalarını gösteren bir yapı tipinin, mimari veya teknolojik bütünün veya peyzajın istisnai bir örneği olması.
şeklinde ifade edilen iki farklı kriter altında aday gösterilmiştir.
Yaşegül EKİNCİ
Trakya Üniversitesi
Öğretim Görevlisi